Mahir ODABAŞI

İl Müftüsü Ahmet Çelik Hoca'dan hatıralar

Mahir ODABAŞI

Kıymetli okurlar,

Çirkinlikleri isimsiz güzellikleri ise aşikâr olarak yazmak gibi bir alışkanlığım var. Bundan muradım ise çirkinliklerden ders alınması buna mukabil güzelliklerin ise çoğalmasıdır. Gelen telefon ve mesajlardan bu noktada epey mesafe aldığımı düşünüyorum. Bu da beni mutlu ediyor. Umarım okurken sizlerde mutlu olursunuz.

Çorum eski il müftüsü Ahmet Çelik Hoca hakkında makale kaleme almıştım. Bundan sonra epeyce bir mesaj, yorum, telefon geldi. Yeni yeni anılar anlatıldı. Bende arzu ettim ki bu incelikler heba olmasın, başta Diyanet olmak üzere tüm memurlara, amirlere rehber olsun.

Ahmet Hoca, eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez Bey’in gözdelerindendir. Çorum’dan Antalya’ya oradan da Gaziantep’e gitmişti. Önceki makalemi sosyal medyada gören Gaziantep il müftüsü iken makam şoförlüğünü yapan Yasin Uzun Bey beni aradı. ‘’Müftü Bey’in altı sene makam şoförlüğünü yaptığını ve Müftü Bey hakkında çok anılarının olduğunu’’ ifade ederek birkaç tanesini benimle başladı paylaşmaya. Dedim tam bana göre anılar. (Bu arada şoför arkadaşın da beyefendi, dost yanlısı vefa biri olduğunu anladım. Onu da tebrik ediyorum. Yol düşerse uğrayacağım.)

İl Müftüsü Ahmet Çelik Hoca'dan hatıralar

Yasin Bey, özel kalemde görevli personeldir. Müftü Bey ilk geldiğinde makam arabasıyla kuruma getirir. Müftü Bey, şöyle bir süzer ve ‘’Sen artık makam şoförümsün’’ der. Yunus Bey, bu söylem karşısında ilk önce kararsız kalmıştır. Duymuştur ki, hizmet noktasında Müftü Bey’in gecesi gündüzü yoktur. Bu durum da, ailesini ihmal etmek zorunda kalacak ve ister istemez yorulacaktır. Müftü Bey'den bir 10 dakika zaman ister. Hemen Kuran kursu öğretmeni olan eşini arar. ‘’Durum böyle böyle. Kabul edersem hizmette Müftü Bey'e katkı sağlarım ama bu süreçte sizi mecburen ihmal edebilirim. Evin tüm yükü size biner. Birde sonra bırakmak istersem tek yolu geçimsizlik yapmak olur ama o da bana yakışmaz. Görüşünü söyle ona göre Müftü Bey'e cevap vereceğim’’ deyince, eşi: ‘’Madem seni tercih etmiş bizi düşünme, kabul et. Bu süreçte gereken fedakârlığı göstermeye çalışırım.’’ der.

CAMİ ZİYARETLERİ

Cami ziyaretlerinde Müftü Bey, merkezi camilerden çok kıyıda köşede kalmış, pek uğrak yeri olmayan kenar camileri tercih eder. Personel ‘’Efendim o cami kenarda pek göze çarpmaz. Falan camilere gitseniz’’ deyince, ‘’Tüm camiler bizimdir. Hele hele kenarda köşede kalmış camiler’’ der. Teravih namazına bir kenar camiye niyetlenirler. Şoför: ’’Gideceğimiz cami görevlisine haber versek mahsuru var mı?’’ deyince, ‘’Tabi kî ver. Biz baskına değil gönüllere dokunmaya gidiyoruz. İnsandır, arkadaşların özel durumları olabilir. Sıkıntı varsa zaten bize haber geliyor.’’ der.

Tarihi bir camiye giderler. Şoför yolda imamı arar ama imam hep meşgule atar. Camiye girerler, kimsecikler yok. Müezzin başka bir camide görevlendirilmiş imam ise camide yok. Kayınpederine iftara gitmiş namazı da kıldırması için bir hacı efendiye tembih etmiştir. Müftü Bey cübbeyi sarığı giyer. Mihraba geçer başlar sohbete. ‘’Ey cemaat! Ramazanınızı tebrik etmeye geldim. Bu ay özel bir ay. Kusur bulma değil kusurları örtme ayıdır. Nasılsınız bakalım? Umarım aile halkı da topyekün iyidir. Çoluk çocuğunuz huzur içinde sizlere de vefalıdır… Ben il müftüsüyüm’’ der ve namazı kıldırır.

Işıkları söndürürken iki tane hacı yaklaşır ve ‘’Müftü Efendi, biz imamdan şikâyetçiyiz, arada kaçıyor’’ derler. Müftü Bey, iki hacının elini sıkıca tutar ve ‘’Bu ay iyilik ayıdır. Hayır hasenat ayıdır. Güzelliklerin zirve yaptığı kötülüklerin dibe vurduğu bir aydır. Allah’ın kulu, kulun da kulu daha çok affettiği, kucakladığı bir aydır. Sizleri tebrik ediyorum. Ne güzel insanlarsınız…’’ deyip ‘’Ben size il müftünüz olarak ‘İbrahim Halil Hoca’yı emanet etmişim. (Hacıların isimlerini öğrenir.) Orada Hacı Rıfkı, Hacı Hüseyin abilerim var. Gözüm arkada kalmaz, demişim. Siz hiç;

- Hocam, niye gelmedin? Nasılsın, çoluk çocuğunda bir problem var mı? Annen baban nasıllar, diye sordunuz mu?

- Yok, sormadık

- Bak şimdi gücendim size. Sormalıydınız. Bakın şimdi, İbrahim Hoca'ya karşı ben mahcup oldum. (der)

Sonuç mu? Hacı efendiler, imamı şikâyeti unutup suçluluk duymaya başlarlar.

Müftü Bey, şoföre ‘’İmama söyle yarın sabah saat 08.00’de daireye gelsin’’ deyince, mesaj atar. İmam mesajı görünce sabaha kadar uyuyamaz. Sabah namazında şoförü arar, ‘’Seninle acil görüşmem lazım’’ der. Neyse sabah imam 07.30’da kapıda beklemeye başlar.

Müftü Bey, makama gelene ‘kravatın var mı, elbisen niye böyle’ diye sorgulamaz. İmam içeri girer. Müftü ayağa kalkar ‘’Hocam, hoş geldiniz’’ deyip sarılır ve oturtur. ‘’Kardeşim, ne var ne yok nasılsın? Anne baba, kayınbaba nasıllar?’’ diye devam eder. Bu arada imam utanır, mahcup olur. Panikle sonucu bekler. Bakar bir şey yok. ‘’Hocam, akşam için çok özür dilerim. Kırk yılın başı kayınbabama iftara gittim. Gözüm yemedi namaza gelemedim. Bir hacıya tembih ettim.’’ der. Akabinde;

‘’Hocam, bana ne diyecektiniz?’’ deyince ‘’Kardeşim ben sana başka ne diyeyim. Yaşlı başlı adamsın. Buraya kadar yoruldun, yetmez mi?’’ der. Bunun üzerine, imam mahcubiyet içerisinde dersini alarak çıkar ve daha çok dikkat etmeye çalışır. Bir daha kendisinden şikâyet gelmez.

Özeti: Bazen sevgi dili en güzel cezadır. Ancak bundan anlamayanlar olursa ikinci aşamaya geçilebilir. Fırsat bu fırsat zihniyetiyle ‘’Tutun tutanağı, verelim cezasını’’ demek sevgi ile değil resen göreve bağlamak ama bu arada gönülden çıkmaktır. Bir insan gönülden çıkarsa bir daha geri girmesi kolay değildir. Memurlar, amirler, dostlar ne dersiniz, gönüllerde kalmak için bu makaleden ders alıp emek verelim mi? Yoksa bana ne diyelim mi?

TAVSİYE: 50 yılın birikimi olan, muhtevasında 660 adet farklı nükteli nasihatin yer aldığı Mahirane Söylemler – Susamak - Depremle Yaşamak - Kazalar Geliyorum Demez ve Hayallerin Peşinde-1 kitaplarımı mutlaka okumanızı ve evlatlarınıza okutmanızı samimi olarak tavsiye ediyorum. 536 5681141 No.lu telefondan iletişime geçerek, (tanesi 200 TL) benden imzalı olarak temin edebilirsiniz.

Yazarın Diğer Yazıları